Tarihçe

02 Ağustos 2019

TÜRKİYE’DE KOOPERATİFÇİLİK

1. Cumhuriyet Öncesi Kooperatifçilik

Türkiye’de kooperatifçilik uygulamalarının temeli çok eskilere dayandırılabilir. Kooperatifçiliğin karşılıklı yardım, dayanışma ve fedakârlık gibi ilkeleri, Türk milleti için geçmişten beri mevcut olan imece kültürü ile benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla, imecenin teşkilatlanmamış kooperatifçilik olduğunu varsayılabilir. Kooperatifçilik için bir diğer esin kaynağı da, 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde ortaya çıkan Ahi Birlikleridir. Bu birlikler, esnaf ve sanatkârların meydana getirdikleri meslek kuruluşlarıdır. Ahilik sisteminin, aşırı gelir ve servet farklılıklarını önlemesi, işsizlere iş sağlaması, hem üreticiyi hem tüketiciyi koruması, mesleki eğitimler vermesi gibi özellikleri kooperatifçilikle benzerlikler taşımaktadır.

Ahi Birlikleri 17. yüzyılda loncalara dönüşmeye başlamış, 19. yüzyılın ikinci yarısında da çöküş dönemine girmiştir. Türkiye’de çağdaş kooperatifçiliğin doğuşu da bu loncaların çöküş dönemine rastlamaktadır. Çağdaş kooperatifçiliğin başlangıcı sayılan, 1863 yılında “Memleket Sandığı” adı verilen ilk tarım kredi organizasyonu, Mithat Paşa tarafından Pirot kasabasında kurulmuştur.[1] Memleket Sandıkları ile yoksul halkı tefeciden kurtarmak, çiftçiye kredi sağlamak, köylünün ürününü değerlendirmek ve halkın teşkilatlanmasını sağlamak amaçlanmıştır. 1863-1883 yılları arasında uygulanan Memleket Sandıkları, zamanla öngörülen amaçları yerine getiremez olmuş ve yerini Menafi Sandıklarına bırakmıştır. Memleket Sandıklarındaki aksaklıklar Menafi Sandıklarında da devam etmiş, 1888 yılında Ziraat Bankası Nizamnamesinin yürürlüğe girmesiyle birlikte bu sandıklar, Ziraat Bankasına devredilmiştir.[2] 250 kadar olduğu tahmin edilen Menafi Sandıklarının 2 milyon altın lira olan sermayesi de Ziraat Bankasına aktarılmıştır.[3]

1888 yılından başlayan ve 1913 yılında kooperatifçilik hareketinin yeniden canlanmasına kadar geçen süre, kooperatifçiliğimizin duraklama dönemidir. 1913 yılında, Türk kooperatifçiliğinin önemli öncülerinden biri olan Ahmet Cevat Emre tarafından kooperatifçilik alanında ülkemizdeki ilk kitap yayımlanmıştır. İktisatta İnkılap: İstihlak Teavün Şirketleri (Ekonomide Devrim: Tüketim Kooperatif Ortaklıkları) adlı bu kitabın sonuna, altmış maddelik tüketim kooperatifleri ana sözleşmesi konulmuştur. Tüketim kooperatifçiliğinin ilk önemli temsilcisi kabul edilen Ahmet Cevat Emre’nin olumlu etkisiyle ilk tüketim kooperatifi 1913 yılında, İstanbul’un Fatih ilçesinin Çırçır Mahallesi’nde açılmıştır. Bundan sonra çok sayıda tüketim kooperatifi kurulmuş fakat hepsi 1919 yılında kapanmıştır.[4]

Tüketim kooperatifçiliğinin ortaya çıktığı yılarda, Ege Bölgesi’nde de tarım satış kooperatifçiliği gelişmeye başlamıştır. 1911 yılında İzmir’de incir ihracatı yapan azınlık ve yabancı 45 tüccar bir araya gelerek, halktan diledikleri fiyata ürün alabilmek amacıyla bir tröst oluşturmuştur. Buna paralel şekilde hareket eden İncir Anonim Şirketi adıyla bir de komisyoncular şirketi kurulmuştur. Hem tröstle hem de Komisyoncular Şirketiyle mücadele edebilmek için 1911’de Aydın’da “Aydın İncir Himaye-i Zürra Anonim Şirketi ”kurulmuş, fakat kısa süre sonra kapanmıştır. Sonuçta çare kooperatifçilikte görülmüş, kurulacak kooperatifin malen desteklenmesi amacıyla 1913’te Milli Aydın Bankası açılmıştır. Bu bankanın desteğiyle ilk olarak bir komisyoncu mağazası olarak açılan, daha sonra 1915 yılında unvanı “Kooperatif Aydın İncir Müstahsilleri Ortaklığı olarak değiştirilen ilk tarım satış kooperatifi de böylece tarihteki yerini almıştır. Dilimizde ilk olarak kooperatif kelimesinin unvanında geçtiği bu kooperatifin de faaliyetleri uzun ömürlü olamamıştır.[5]

Kurtuluş Savaşının kazanılmasının ardından TBMM’nin açılması ile Atatürk’ün önderliğinde kooperatifçilik çalışmaları hız kazanmıştır. İlk çalışma ise 1920 yılında, kooperatifleri yasal bir esasa dayandırmak amacıyla hazırlanan 77 maddelik Kooperatif Şirketler Kanun Layihasıdır. 27 Eylül 1920 günü meclise sevk edilen bu kanun tasarısı, bazı maddeleri değiştirilerek Genel Kurul gündemine alınmış, fakat tam olarak görüşülemeyerek kanunlaşamamıştır. 13 maddeden oluşan ve tarım kredi kooperatifleri gibi işlemesi düşünülerek 1922 yılında TBMM’ne sunulan Köy Bankaları Kanunu da, maalesef hayata geçirilememiştir.
 Bu dönemde kooperatiflerle ilgili hazırlanan bir diğer kanun, Havza-i Fahmiye (Kömür Havzası) Kanunudur. Zonguldak’ta Ereğli Kömür Havzasındaki işçilerimizin, şirket sahibi olan Fransız ve İtalyanlarca elverişsiz koşullarda çalıştırıldığı ve emeklerinin karşılığının verilmediği üzerine gelen bir ihbar sonucu, dönemin Manisa Milletvekili Celal Bayar durumu incelemek üzere görevlendirilmiş ve işçilerimizin istismar edildiğini gözlemlemiştir. Bu gezi sonucunda Celal Bayar tarafından hazırlanan kanun tasarısı mecliste kabul edilerek, 10 Eylül 1921’de kanunlaşmıştır. Bu kanunun 4. maddesinde, Kömür Havzasında “İhtiyat ve Teavün Sandıkları” yani kooperatif oluşumu öngörülmüştür.[6]

17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında, yeni Türkiye’nin ekonomik durumunu görüşmek üzere, İzmir’de ilk İktisat Kongresi toplanmıştır. 1923 yılında toplanan bu kongrede ele alınan önemli konulardan biri de kooperatifçiliktir. Kongrenin açılışında, Atatürk’ten sonra konuşma yapan İktisat Vekili Mahmut Esat Bozkurt, her türden şirket kurmak gerektiğini, özellikle de memleketimizin ihtiyacını tamamen ifade eden kooperatif şirketlere daha fazla önem verilmesi gerektiğini içeren bir konuşma yapmıştır. Henüz cumhuriyet dahi ilan edilmemişken kooperatifçiliğin düşünülmüş olması, kooperatif kurulması ve kurulacak kooperatiflere çiftçilerin ortak edilmesi ve hatta bu kooperatiflerin kuruluş sermayesinin –çiftçiye olan borcuna mahsuben- devletçe karşılanması gibi kararlar, kooperatifçilik hareketi açısından tarihi önem taşımaktadır.[7]
İzmir İktisat Kongresi’nin toplanmasından kısa bir süre sonra, 19 Mart 1923 tarihinde, o zamanın Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından, “Kooperatif Şirketler” adını taşıyan bir kitap yayımlanmıştır. Atatürk’ün onayıyla hazırlanan ve altı bölümden oluşan bu kitapta, kooperatifçilikle ilgili kısa ve öz teknik bilgiler ile birtakım öğütler bulunmaktadır. Memleketin kurtuluş çarelerinden biri olarak kooperatif şirketler gösterilmiş, gereken güç ve sermayeyi ancak kooperatiflerin temin edebileceği vurgulanmıştır. Kitapta, batı ülkelerinden, özellikle de Bulgaristan kooperatiflerinden başarılı örnekler verilerek, ülkemizdeki kooperatif hareketi için yol gösterilmiştir. Son bölümde de, köy öğretmenlerine kooperatifçiliğin gelişmesi için önemli vazifeler düştüğü, bu konuda vatan görevi bilinciyle gayret edilmesi gerektiği yönünde nasihatler yer almaktadır.[8] Kooperatifçilik fikrinin gelişmesi açısından oldukça önemli olan bu eser, cumhuriyet dönemi kooperatifçilik hareketinin temel kaynağı olma özelliği taşımaktadır.

Kooperatifçiliği teşvik etmek ve kooperatiflerin kurulmasını kolaylaştırmak için 1923 yılında, cumhuriyet ilan edilmeden önce, “İstihsal Alım Satım Ortaklık Kooperatifleri Nizamnamesi” çıkarılmıştır. 97 maddeden oluşan bu nizamnameyle, kooperatiflere İktisat Vekâleti bütçesinden yardım yapılması ve Ziraat Bankası tarafından kredi verilmesi öngörülmüştür. Nizamname, bütün kooperatif çeşitleri için yürürlüğe girmiştir. Bu nizamnameye dayanılarak, 1928 yılına kadar, yaklaşık 40 tane kooperatif kurulmuştur. Ödemiş Tütüncüler Alım Satım Kooperatifi (1924), Ankara Memurlar İstihlak Kooperatifi (1925), Tire Çiftçiler Kooperatifi (1927), İstanbul’da Kehribarcılar, Otomobilciler, Saraçlar ve Ayakkabıcılar Kooperatifi, Edirne ve Bursa’da Meyve-Sebze ve Konservecilik Kooperatifleri, Turgutlu’da Tuğla ve Kiremit Kooperatifi, Babadağ’da Dokumacılık Kooperatifi, bu süreçte kurulan kooperatiflere örnektir.[9] Modern anlamda ilk tüketim kooperatifi olan Ankara Memurlar İstihlak Kooperatifi’ne Atatürk de ortak olmuştur. Bu nizamname, kooperatif kanunları arasında yürürlüğü girmiş ilk düzenleme olması açısından önemlidir.

2. Cumhuriyet Sonrası Kooperatifçilik

Cumhuriyetin ilanından sonra da, kooperatifçiliğin gelişmesi için gereken yasal düzenlemeler yapılmaya devam etmiştir. 5 Ocak 1924 tarihinde kabul edilen 396 sayılı kanunla, o zaman yürürlükte olan 1850 tarihli Kara Ticareti Kanunu’nda kolektif, komandit, anonim olarak sayılan ticaret şirketlerine, kooperatif yani ortaklık şirketleri de eklenmiştir. Böylece kooperatifler ilk kez bir kanunda yer almıştır.[10] 29 Mayıs 1926 tarihinde çıkarılan Türk Ticaret Kanunu’nda da, sermaye şirketlerine ayrılan bölümde, kooperatif şirketlere de yer verilmiştir.[11]

21 Nisan 1924 tarihinde ilk tarım kooperatifi kanunu olan “İtibari Zirai Birlikleri Kanunu” çıkarılmıştır. Bu kanun ile krediyle, alım-satım işleriyle uğraşması öngörülen kooperatiflerin kurulması, faizcilerin ortadan kaldırılarak çiftçilerin kredilendirilmesi amaçlanmıştır. Ne yazık ki, çok amaçlı tarımsal kooperatiflerin kurulmasını hedefleyen bu kanun, uygulama alanı bulamamıştır.[12] 1929 yılında ekonomik buhranının baş göstermesi ve İtibari Zirai Birlikleri Kanunu’nun beklenen başarıyı gösterememesi sonucunda, yeni bir kanunun çıkarılması yoluna gidilmiştir. 5 Haziran 1929 tarihinde, 1470 sayılı “Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu” yürürlüğe konmuştur. 24 maddeden oluşan bu kanunla, tarım işletmelerinin kısa vadeli ihtiyaçlarını karşılamak üzere zirai kredi kooperatiflerinin kurulması amaçlanmıştır. Bu kanuna dayanılarak, 1935 yılı sonuna kadar 67.332 ortağı olan 668 zirai kredi kooperatifi kurulmuştur.[13] Bunların ilki de, 18 Eylül 1929 tarihinde, Giresun’un Bulancak ilçesinde, 80 ortak ve 4000 lira sermaye ile faaliyete geçmiştir.[14]

Kooperatifçilik alanındaki yasal düzenlemelerle birlikte hızla örgütlenen kooperatiflerden memnun olan Atatürk, 1 Kasım 1929’da TBMM’nde yaptığı açılış konuşmasında, bu örgütlenmenin kendisini mutlu ettiğini ve ülkenin her tarafına yayılması gerektiğini vurgulamıştır. Atatürk, 1930 yılı sonlarından başlayan ve 21 ili kapsayan yurt gezisinde, gittiği çeşitli yerlerde kooperatifçiliğin öneminden bahsetmiş, kooperatifçiliği eleştirenlere karşı onu savunmuştur.[15] Kurucusunun Atatürk olduğu dönemin tek partisinin, 1931 yılında toplanan üçüncü kongresinin iktisat işlerine ayrılan bölümünün dördüncü maddesinde, amaçlarının, çiftçileri kredi ve üretim kooperatifleri gibi iktisadi kuruluşlara kavuşturmak, bu kuruluşları geliştirmek ve çoğaltmak olduğu vurgulanmıştır. Böylece kooperatifler ilk defa bir parti programında yer almıştır. 1935 yılında toplanan partinin dördüncü büyük kurultayında kabul edilen programında ise kooperatiflere 1931 yılındakine nazaran daha geniş yer verilmiştir. Bu programda, küçük çiftçilerin mevsimlik kredisinin, tarım kredi kooperatifleri tarafından sağlanması gerektiği, tarım satış kooperatiflerinin kurulmasının ve çoğaltılmasının önemsendiği gibi önemli konulara yer verilmiştir.[16]

Atatürk, “Kooperatif Şirketler” kitabının yayımlanmasından beri, zamanın aydınları arasında devam eden ve sonuç vermeyen kooperatifçilik tartışmalarına, Türk Kooperatifçilik Cemiyeti’nin kurulması talimatını vererek müdahale etmiştir. Atatürk, dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’dan, kooperatif konusunu bilimsel bir yaklaşımla ele alacak, hareketi gerçek temellerine oturtacak, kamu yararına çalışacak bir cemiyet kurulmasını istemiştir. Böylece 20 Mayıs 1931’de, İstanbul’da, “Türk Kooperatifçilik Cemiyeti” kurulmuştur. İki yıl sonra Ankara’ya nakledilen Cemiyet, 1934 yılında İktisat Vekili Celal Bayar başkanlığında ilk genel kurulunu yapmıştır. Cemiyetin ilk işlerinden biri, üç ayda bir yayımlanan “Kooperatifçilik” dergisi ile aylık yayımlanan “Karınca” dergisini çıkarmak olmuştur. Cemiyet, 1946 yılından beri de Türk Kooperatifçilik Kurumu adı altında faaliyetlerine devam etmektedir.[17]

Türkiye’de bugünkü anlamıyla ilk yapı kooperatifi de bu dönemde kurulmuştur. 1934 yılında Ankara’da kurulan ve ilk ortaklarını evi olmayan devlet memurlarının oluşturduğu Bahçelievler Konut Yapı Kooperatifi, bugünkü Bahçelievler semtinin çekirdeğini oluşturmaktadır.[18]

Kooperatifçilik hareketinin tüm Türkiye’ye yayılması ve 1470 sayılı kanunun değişen şartlara göre yeniden ele alınması ihtiyacı, bu kanunun yürürlükten kaldırılıp, yerine yeni kanunların çıkarılmasını gerekli kılmıştır. 2 Kasım 1935 tarihinde, 2834 sayılı “Tarım Satış Kooperatifleri Kanunu” ve 2836 sayılı “ Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu” çıkarılmıştır. Bu kanunların uygulanabilmesi için de 19 Mart 1936’da Tarım Kredi Kooperatifleri Anasözleşmesi ve 27 Ocak 1937’de Tarım Satış Kooperatifleri Anasözleşmesi ile Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Anasözleşmesi olmak üzere iki ayrı anasözleşme tamamlanarak Bakanlar Kurulunca onaylanmıştır. 2836 sayılı kanuna göre, tarım kredi kooperatifleri, ortaklarına ayni ve nakdi kredi açabilir, araç, gereç, alet ve hatta tüketim maddelerini toptan satın alarak ortaklarına dağıtabilir, tarımsal alet ve makineler edinerek ortaklarına hizmet sunabilir, ürünlerin saklanması ve pazarlanması işleriyle uğraşabilir, bu konularda gerekli tesisleri kurabilir ve bunlarla ilgili kuruluşların sermayelerine katılabilirler. Bu kanuna göre, kredi kooperatifleri ortakları, satış kooperatiflerine de ortak olmak zorundadırlar. Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ise ortakların ürünlerini saklamak, işlemek ve pazarlamakla uğraşırlar. Tarım kredi kooperatiflerinde sınırsız, tarım satış kooperatiflerinde ise sınırlı sorumlu ortaklık geçerlidir. 1935 yılı sonunda 668 adet zirai kredi kooperatifinin büyük çoğunluğu, kendilerini yeni kanuna uydurarak “tarım kredi kooperatifi” unvanını almış, intibak etmeyen 91’i ise tasfiyeye uğramıştır.[19]

2834 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte hızla tarım satış kooperatifleri birlikleri kurulmaya başlamıştır. Bunların en önemlilerinden İzmir İncir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 1937 yılında 2.683 ortakla, İzmir Üzüm Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 1937 yılında 4.510 ortakla, Giresun Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 1938 yılında 13.364 ortakla kurulmuştur. 1938 yılında Ordu, Giresun, Bulancak, Keşap ve Trabzon Kooperatifleri kurulmuş, 28 Temmuz 1938’de, bu beş kooperatif de, kısa adı Fiskobirlik olan Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ni kurmuştur. İzmir İncir T.S.K.B. ve İzmir Üzüm T.S.K.B.’nin kurucu ve idarecilerinin katıldığı toplantıda konuşma yapan İktisat Vekili Celal Bayar, kooperatifçiliğin ülkemizde artık tartışma konusu olmaktan çıktığını, o zamana kadar genellikle amatörce yapılan kooperatifçiliğin artık geliştiğini, çok ciddi ve önemli bir iş haline geldiğini vurgulamıştır.[20]

Bu düzenlemelerden ve kaydedilen ilerlemelerden Atatürk son derece memnun kalmış, kendisi de bir tarım kredi kooperatifi kurarak çiftçiye yol göstermiştir. Atatürk, 1925 yılında Mersin’e yaptığı bir ziyaret sırasında, Silifke’nin Tekir Köyü’nde bulunan Tekir çiftliğini görmüş ve burayı satın almaya karar vermiştir. 30 Haziran 1936 tarihinde, Atatürk, Tekir çiftliğinin etrafında bulunan üreticilerle birlikte Ziraat Bankası’na bir dilekçe vermiş, Tekir çiftliğini de içene alan bölgede bir tarım kredi kooperatifi kurmak istediklerini beyan etmiştir. Kuruluş işlemlerinin tamamlandığını Atatürk’e İktisat Vekili Celal Bayar bir telgraf çekerek bildirmiştir. Atatürk bu telgrafa verdiği cevapta konuyla ilgili sevincini dile getirmiş, tarım kredi kooperatiflerinin az zamanda bütün yurdu kaplamasını dilemiştir. İktisat Vekili Celal Bayar, yıllar sonra Karınca Dergisi’ne verdiği bir röportajda, Atatürk’e bu kooperatife ortak olma fikrini kendisinin verdiğini söylemektedir. Atatürk de bu teklifi onurlandırmış, çiftçilerle işbirliğini ileri bir adıma taşımıştır. Bu davranışıyla Atatürk, hem kooperatifçiliğe olan inancını göstermiş, hem de çiftçiye bu konuda ışık tutmuştur. Günümüzde, Tekirçiftliği Tarım Kredi Kooperatifi Silifke’ye taşınmış, adı da Atatürk Tekir Tarım Kredi Kooperatifi olarak değiştirilmiştir.[21]

Kooperatifleri finanse etmek üzere teşkilatlandırılan T.C. Ziraat Bankası ve Türkiye Halk Bankası kanunları da yine bu dönemde çıkarılmıştır. 1933 yılında 2284 sayılı Halk Sandıkları ve Halk Bankası Kanunu çıkarılmış, böylece, küçük sanatkârların ve esnafların kooperatifler halinde teşkilatlanmaları ve bunların finansmanı amaçlanmıştır. Ancak, Halk Bankası biraz gecikmeli olarak, 1938 yılında Celal Bayar’ın başbakanlığı zamanında açılmıştır. Aynı yıl Ankara ve İstanbul Halk Sandıkları da hizmete girmiştir. 12 Haziran 1937 tarihli 3202 sayılı kanunla da günümüzün T.C. Ziraat Bankası kurulmuştur. Bu kanun, kredi ve satış kooperatifleri başta olmak üzere, tarımsal kooperatifleri destekleyen hükümler içerir. Zaten 1929 tarihli 1470 sayılı Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu, Ziraat Bankası’nı kooperatiflerin ana bankası olarak nitelendirmişti. 3202 sayılı kanunda da tarımsal kooperatiflerin banka tarafından kredilendirilmesi, tarım kredi ve tarım satış kooperatiflerinin ve birliklerinin Bankanın kontrol ve denetiminde olduğu, zirai kredinin tazmininde bunların (küçük çiftçilerin) gözetileceği gibi hükümlere yer verilmiştir. Dolayısıyla, kooperatifçilik teşvik edilmiş, kredinin daha kolay alınabilmesi için kooperatiflere öncelik verilmiştir. 1961 Anayasasında yer alan “Devlet kooperatiflerin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” hükmünden, henüz ortada böyle bir Anayasa maddesi yokken, kooperatiflerin yararlandığını söylemek yerinde olacaktır.[22]

Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında Türkiye’de neredeyse hiç kooperatif bulunmazken, 1938 yılına gelindiğinde kooperatifçilik hareketinde epey yol kat edilmiş olması, elbette Atatürk ve çalışma arkadaşlarının eseridir. Bu dönemde kooperatifçilikle ilgili yasal düzenlemeler yapılmış, Atatürk birçok konuşmasında kooperatifçiliğin öneminden bahsetmiş, kooperatifçilikle ilgili yayınlar çıkmış, çok sayıda makale ve kitap tercüme edilmiş, hatta okullarda da kooperatifçilik dersleri verilmeye başlanmıştır. 1932 yılında İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebinde kooperatifçilik ayrı bir ders olarak programlarda yer almıştır. Daha sonra kooperatifçilik dersleri İzmir, Ankara ve Eskişehir’de açılan Yüksek Ticaret Mekteplerinin programlarında da ders olarak yer almıştır. 1922 – 1930 yılları arasında İstanbul Darülfünunda Mehmet İzzet Bey, İçtimaiyat derslerinde kooperatifçiliğe az da olsa yer vermiştir. 1934’ten sonraki yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde Prof. Dr. Gerhard Kessler tarafından 1937’de kurulan İktisat Fakültesinde sosyoloji, içtimai politika ve kooperatifçilik adlı kürsü içinde kooperatifçilik dersi verilmiştir. Prof. Dr. Ernst E. Hirsch ticaret hukuku içinde bir şirket türü olarak da kooperatifler üzerinde durmuştur.
 
3. 1938-1950 Dönemi Kooperatifçilik

Kooperatifçiliğe inanıp sahip çıkan Atatürk’ün vefatı ve arkasından II. Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle, bu dönemde kooperatifçilik hareketleri durgunlaşmıştır. Türkiye fiili olarak savaşa girmemesine rağmen, her an hazır durumda bulunmak üzere aktif nüfus silah altına alınmış, savunma harcamaları artmış, üretim ve verimlilik azalmış, tüm bunlar da ekonominin olumsuz etkilenmesine sebep olmuştur.[23]
1940 yılında, bugün hala faaliyetlerini sürdüren, önemli tarım satış kooperatifleri birliklerinden Çukobirlik kurulmuştur. Çukobirlik, Çukurova bölgesinde pamuk üreticilerinin ürünlerini değerlendirmek ve üreticiye destek sağlamak amacı ile 15 Ekim 1940 yılında 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Yasası’na göre, Adana, Ceyhan ve Tarsus Tarım Satış Kooperatiflerinin bir araya gelerek, 275 ortakla oluşturdukları bir Kooperatifler Birliği’dir. Bugün 14 ili kapsayan bir alanda 34 kooperatifi ile hizmet vermektedir.[24]

Bu dönemde Türk Kooperatifçilik Kurumu’nun 1944 yılında ilki olmak üzere, 1947 ve 1950 yıllarında üç kongresi olmuştur. Bu Türk Kooperatifçilik Kongrelerinde iki önemli konu ön plana çıkmıştır: mektep kooperatifleri ve kooperatif kanunu. Kooperatif kanunu konusunda çeşitli çalışmalar yapılmasına rağmen müstakil bir kooperatif kanunu çıkarılamamıştır.[25] Diğer konuda ise köy enstitüleri ile kooperatifçilik arasında ilişki kurularak bir adım atılmıştır. 4274 sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 62. maddesinde, köy enstitüleri bünyesinde üretim ve tüketim kooperatiflerinin kurulması, işletilmesi, bunlardan hiçbir şekilde vergi ve harç alınmaması kararlaştırılmıştır. Köy enstitülerinde son sınıflar için kooperatifçilik dersleri öngörülmüştür. Enstitülerde köylüler, kurulmuş olan kooperatife ortak edilmiş, II. Dünya Savaşı’nın kıtlık yıllarında çeşitli ihtiyaçlarını ucuz olarak karşılamak için bu kooperatiflerden yararlanmışlardır. Bu enstitülerde kooperatif kolları kurulmuş, öğrencilerin mezun olduktan sonra görev aldıkları köylerde kooperatif kurmaları amaçlanmıştır.[26]

4. 1950-1960 Dönemi Kooperatifçilik

1950-1960 dönemi, II. Dünya Savaşı yıllarında durgunlaşan kooperatif hareketlerinin yeniden canlandığı bir dönemdir. 1951 yılında ilk esnaf ve sanatkârlar kefalet kooperatifi olan Ankara Esnaf Kefalet Kooperatifi kurulmuştur.  Halk Bankası ile işbirliği yapan Ankara Esnaf Dernekleri Birliği’nin 117 üyesinin koyduğu 8.405 lira sermayeyle kurulan bu kooperatif sayesinde, esnaf, sanatkâr ve küçük sanayicinin maddi teminat verememesi sebebiyle ticari bankalardan kredi alamaması sorunu çözülmüştür. Kısa zamanda hızla gelişen bu kooperatiflerin 27’si, 1954 yılında Ankara’da ilk Esnaf Kefalet Kooperatifleri Birliği’ni kurmuştur.[27] 1950-1960 döneminde 111 adet esnaf ve sanatkârlar kefalet kooperatifi kurulmuştur.[28]

Türkiye tarım kooperatifçiliğinde önemli yeri olan pancar ekicileri kooperatiflerinin ilki de, 1951 yılında Adapazarı’nda kurulmuştur. Pancar ekicileri kooperatiflerinin örgütlenmesi, Türkiye şeker sanayinin genişletilmesi için çalışmaların yürütüldüğü döneme rastlar. O dönemde mevcut şeker fabrikaları ülkenin şeker ihtiyacını karşılayamaz duruma gelmiş, bu nedenle pancar ekim alanlarının genişletilmesi ve yeni fabrikaların kurulması gündeme gelmiştir. Bunu yaparken de çiftçilerin yalnız pancar üreticisi değil aynı zamanda yeni kurulacak şeker fabrikalarının ortağı olmaları şeklinde çalışmalar yürütülmüştür. Böylece 1953-1956 yılları arasında yeni kurulan 11 fabrikadan özel olarak oluşturulan 5’inin toplam sermayesinin yarıdan fazlasına pancar kooperatifleri ortak edilmiştir. Yine 1951 yılında Eskişehir, Amasya, Turhal; 1952 yılında Kütahya, Akşehir-Ilgın, Uşak, Alpullu, Konya; 1953 yılında Kayseri, Burdur-Isparta, Balıkesir, Bursa, Erzurum, Erzincan; 1954 yılında Elazığ, Malatya Pancar Ekicileri Kooperatifleri kurulmuştur. Sanayinin ve pancar üreticilerinin kredi ve enerji gibi ihtiyaçlarını karşılamak için de 1953 yılında Şekerbank oluşturulmuştur.[29]

Türüne ülkemizde az rastlanan sigorta kooperatiflerinin ilk örneği, 1958 yılında kurulan Birlik Sigorta’dır. Ortaklarının sigorta ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla Halk Bankası idarecileri ile Ankara’daki esnaf ve sanat temsilcileri tarafından kurulmuştur. Birlik Sigorta Kooperatifleri, ortaklarına, onların ölüm, acz gibi sebeplerle Halk Bankasından aldıkları kredileri ödeyememeleri durumunda yardımcı olabilmek düşüncesinden doğmuştur. 5’i tüzel, 50’si gerçek toplam 55 kurucu ortağı vardır. Kurucuları arasında Ankara ve İstanbul Halk Sandıkları, T. Esnaf Kefalet Kooperatifleri Birlik Kooperatifi ile dönemin Koordinasyon Bakanı, Ticaret Bakanı, Nevşehir Milletvekili gibi önemli devlet memurları ve tanınmış kooperatifçilerden Mustafa Cura, Nusret Namık Uzgören gibi önemli isimler yer almıştır. Bugün Halk Sigorta A.Ş. adıyla faaliyetini sürdürmektedir.[30]

Tarımsal kooperatiflerin sayılarındaki artış, bu dönemdeki gelişimi ortaya koymaktadır. 1949 yılı sonunda 879 olan tarım kredi kooperatifleri sayısı, 1954 yılı sonunda 1.356’ya çıkmıştır. 1949 yılında 411.204 olan ortak sayısı da 1954 yılında 773.739’a yükselmiştir. 1949 yılında bu kooperatiflere Ziraat Bankası tarafından açılan kredi miktarı 88 milyon lirayken, 1955 yılı sonunda 278 milyon liraya ulaşmıştır.  Tarım satış kooperatiflerindeki gelişme de benzerdir. 1955 yılı sonunda tarım satış kooperatiflerinin sayısı 189 olarak kaydedilmiştir. Ziraat Bankası tarafından bu kooperatiflere açılan kredi, 1949 yılında 50 milyon iken 1955 yılı sonunda 238 milyon liraya yükselmiştir.[31] Böylece, ülke tarımında büyük öneme sahip işletmeler olan tarım satış kooperatiflerinin öncü birliklerinden bazılarının bu dönemde kurulup gelişmesinin önü açılmıştır. Bu birliklerin başında dünyanın en büyük zeytin kuruluşu olan Marmarabirlik gelir. Dünyanın en kaliteli sofralık zeytinlerinin yetiştirilmesi ve pazarlanması amacıyla, Gemlik, Mudanya ve Erdek kooperatiflerinin bir araya gelmesiyle, 1954 yılında Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Marmarabirlik) kurulmuştur. Bünyesinde 8 kooperatif bulunan Marmarabirlik, üretmiş olduğu ürünleri ülkemizin ve Avrupa’nın tamamına, Amerika, Kanada ve Avustralya piyasalarına sunmaktadır.[32] Antbirlik, bu dönemde kurulmuş bir diğer önemli tarım satış birliğidir. Tarıma gönül vermiş işadamlarının çabaları sonucu, 1952 yılında Antalya Pamuk Narenciye ve Muz Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Antbirlik) olarak kurulmuştur. Antalya’da tarımın kalkınmasında başrolü oynayan ve kentteki çiftçi yapılanmasının organizatörlüğünü üstlenen Antbirlik, bugün kendisine bağlı 6 kooperatif ve 28.111 ortakla faaliyetine devam etmektedir.[33] 1954 yılında kurulan Gülbirlik ise günlük 320 ton gül çiçeği işleyerek dünya standartlarına uygun gül yağı ve gül konkreti (katı gül yağı) üretimini gerçekleştiren dünyanın bu alanda en büyük üretici ve ihracatçı kuruluşudur. Gülbirlik, halen dünya parfüm ve kozmetik sanayinin önde gelen kuruluşlarının gül yağı ve gül konkreti ihtiyaçlarını karşılamakta, bu alandaki başarılı çalışmalarına kesintisiz devam etmektedir.[34] 1958 yılında kurulan Taskobirlik de bu dönemde kurulmuş tarım satış birliklerindendir. Bu birlik, Nevşehir yöresindeki üzüm üreticilerinin ürettikleri üzümlerin değerlendirilmesi ihtiyacı üzerine bir faaliyete geçmiştir.[35]

Kooperatifçilik hareketinde görülen bu gelişmelerin yanında, bu dönemde müstakil bir kooperatifler kanunun çıkarılabilmesi için de çok çaba gösterilmiştir. Bu çabaların sonuçlarından biri Colombain Projesidir. Uluslararası Çalışma Örgütü Kooperatifler ve Küçük Sanatlar Bölümü Şefi olan M. Colombain talebimiz üzerine Ankara’ya gelmiş, ülkemizdeki kooperatifçilik konusunda açık bir fikre sahip olabilmek için araştırmalar yapmıştır. Sonuçta, Türk kooperatifçiliğinin gelişmesinin basit değişikliklerle mümkün olmadığını, birkaç esaslı tedbirin alınması gerektiğini söylemiştir. Colombain, aslında Türk kooperatifçiliğini geliştirebilecek tecrübeli kişilerin ülkemizde var olduğunu, kooperatif fikrinin tam anlamıyla yasalara yansıtılması gerektiğini vurgulamıştır. Bu amaçla da projesi dâhilinde bir kooperatifler kanunu hazırlamıştır. Bu projede ayrıca kooperatifler sınıflandırılmış, kooperatifler arasındaki anlaşmazlıkları kesin karara bağlayacak öneriler getirilmiş, kooperatiflerin sicillerinin tutulması ve bunları denetleyecek bağımsız bir örgütün kurulması gerektiği vurgulanmıştır. Colombain projesinde, kooperatifçiliğin güçlenip canlanması için eğitimle desteklenmesi gerektiğini, bu konuda kadınların ve köy öğretmenlerinin çok önemli bir rolü olduğunu savunmuştur.[36]

1951 yılında Türk Kooperatifçilik Kongresi’nin Kanun Komisyonu tarafından da bir proje yapılmış, bu projede Yusuf Sami Atasagun tarafından 90 maddelik “Tarım Kooperatif Ortaklık ve Birlikleri Kanunu” hazırlanmıştır. Bu proje Colombain’in projesi ile birleştirilerek yeni bir kooperatif kanunu projesi oluşturulmuştur. Meclise sunulan bu kooperatifçilik kanun tasarısı basında yankı uyandırmıştır. Colombain’in projesinden sonra, İktisat ve Ekonomi Bakanlığının Türk Ekonomi Kurumu ile birlikte kooperatifçilik kongrelerinde alınan kararlara göre hazırladığı Kooperatifler Kanun Layihası da meclise sunulmuştur.[37] Başlı başına bir kooperatifçilik kanunu çıkarılması için gerekli çabalar ve gelişmeler var olsa da, yeni Kooperatifler Kanunu bu dönemde de çıkarılamamıştır.
 
5. 1960 – 1980 Dönemi Kooperatifçilik

Bu dönem kooperatifçilik hareketlerinde önemli hukuki gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. 1961 Anayasasına kadar, kooperatifçilik hiç bir anayasada geçmemiştir. 1961 Anayasası’nın 51. maddesinde, “Devlet, kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” ifadesiyle ilk defa kooperatifçilikten bahsedilmiştir.  Bu anayasamızda kooperatifçiliğe yer verilmesi, daha sonraki gelişmeler açısından oldukça önemlidir.
1961 Anayasası, Türkiye’de planlı kalkınma dönemini başlatmıştır. Bu anayasadan sonra, beş yıllık kalkınma planlarında kooperatifçilikle ilgili çeşitli önlemlere yer verilmiştir. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1963-1967), kooperatifçilik ayrı bir başlık olarak incelenmiş, tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık gibi birçok sektörde kooperatifleşmenin destekleneceği belirtilmiştir. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, ilkindekine benzer politikalarla kooperatifçilik konusuna daha da ayrıntılı bir şekilde yer verilmiş, üçüncü beş yıllık kalkınma planında, kooperatifçilik politikasının amacı anlatılarak, dördüncü beş yıllık kalkınma planında demokratik kooperatifleşmenin önemine vurgu yapılmıştır. Diğer kalkınma planlarında da kooperatifçilik politikalarına yer verilmiştir.

1960’lı yıllar Köy Kalkınma Kooperatiflerinin kurulmaya başladığı yıllardır. Köy kalkınma kooperatiflerini geliştirmek üzere 1966 yılında Köy İşleri Bakanlığı bünyesinde Kooperatifçilik Dairesi açılmıştır.  1961’den itibaren, Almanya başta olmak üzere, pek çok ülke Türkiye’den işçi almaya başlamıştır. Bakanlıklar ve ilgili kuruluşlar arası koordinasyon komitesinin çalışmaları sonucu, Dış Ülkelere İşgücü Sevkinde Kooperatif Kuran Köylülere Öncelik Verilmesi Projesi geliştirilmiştir. Projenin amacı, yurt dışına giden işçilerin tasarruflarının değerlendirilmesi, kooperatiflerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, tarımsal üretimi artırıp istihdamı çoğaltacak yatırım projelerinin gerçekleştirilmesi ile köye hizmet edilmesidir. Ayrıca, yurt dışında deneyim kazanacak işçilerin yurda döndüklerinde köy önderliği yapacakları, dışarda edindikleri teknik bilgi ve yetenekleri köylerinde uygulayacakları, böylece köy sanayine katkıda bulunacakları düşünülmüştür.

Projenin uygulanmasına 1965 yılında başlanmış, 12 köy kalkınma kooperatifine öncelik tanınmış, her kooperatife de 20 kişilik kontenjan verilmiştir. Daha sonra kooperatif sayısı 296’ya, kontenjan sayısı da 50’ye çıkarılmıştır. Bu projeye göre yurt dışına çalışmak üzere giden işçilerin kooperatif şeklinde birleşmeleri köy kalkınma kooperatifleri için önemli bir adım olmuştur. Kooperatif kuran göçmen işçilerin biriktirmiş olduğu paralar, köy kooperatifleri için kredi imkânı sağlamıştır. Fakat asıl amaç köyü kalkındırmak olmasına rağmen, köy kalkınma kooperatifleri, işçilerin yurt dışına öncelikle gitme güdüsünde temellenen bir süreç içinde gelişmiştir. Bu durum, çoğu ortağının yurt dışında, işletme ve tesislerin yurt içinde olduğu, yönetim ve denetim sorunları yaşayan kooperatiflerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Köy kalkınma kooperatiflerindeki bu olumsuz gelişmeler ve artan eleştiriler sonucu Devlet Planlama Teşkilatı 1966 yılı sonunda projeyi geçici olarak durdurmuş, 1971 yılında yeniden uygulamaya koymuştur.[38]

Yıllardır yapılan çalışmalar ve müstakil bir kanunun gerekliliği konusundaki tartışmalar sonuç vermiş, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, 10 Mayıs 1969 günü yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile kooperatifçilik konusundaki dağınık olan yasal düzenlemelerin birleşmesi ve kooperatif ilkelerinin Türkiye’de uygulanması sağlanmış, birim kooperatiflerin üst örgütlenmelerine yönelik yasal dayanak oluşturulmuştur.[39] Bu kanun, Tütün Tarım Satış Kooperatifleri, Tarım Satış ve Tarım Kredi Kooperatifleri gibi kendi bağımsız kanunu olan kooperatifler dışındaki tüm kooperatifler için uygulanmıştır.

Köy Kalkınma Kooperatifleri, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra yeniden yapılanmış ve üst örgütlenme yoluna gitmişlerdir. 1965 yılında yalnızca 58 adet bulunan bu kooperatiflerin sayısı, 1970 yılında 1.776’ya, 1975 yılında 5.507’e, 1980 yılında ise 8.372’ye yükselmiştir. Hızla sayıları artan Köy Kalkınma Kooperatifleri birlikler düzeyinde örgütlenmiş, bu birliklere, sadece köy kalkınma kooperatiflerinin değil, kırsal alanlarda kurulan orman, toprak-su ve diğer tarımsal amaçlı kooperatiflerin de girmesine müsaade edilmiştir.  1971 yılında bir araya gelen 9 birlik, Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Merkez Birliği, yani Köy-Koop’u kurmuştur.

1196 sayılı “Tütün Tarım Satış Kooperatifleri ve Bölge Birlikleriyle Türkiye Tütün Tarım Satış Kooperatifleri Genel Birliği Kanunu” da, 25 Aralık 1969 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile Türk tütüncülerinin sorunlarını incelemek, tütün alım ve satımını düzenlemek, tütüncülüğü kalkındırmak ve üretici emeğinin değerlendirilmesi için gerekli önlemleri almak üzere tütün kooperatiflerinin kurulması öngörülmüştür. Ancak bu kanun, 2000 yılında çıkarılan 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca, 1972 tarih ve 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu çıkarılmıştır. 2836 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Yasasının mevcut ihtiyaçlara cevap vermemesi üzerine çıkarılan bu kanun yıllar içinde çeşitli değişikliklere uğramıştır.[40]

1970’li yıllar tüketim kooperatifçiliğinin gelişimi için de önemli yıllardır. Bu yıllarda kooperatif – sendika işbirliğinin geliştirilmesine çalışılmış, Türk-İş’in başlattığı eğitim ve teşkilatlandırma çabaları, tüketim kooperatiflerinin gelişiminde etkili olmuştur. 1975 yılında Türk-İş bir kooperatif fonu oluşturarak tüketim ve yapı kooperatiflere kredi imkânı sunmuştur. Yine aynı yıl tüketim kooperatifleri bölgesel örgütlenmeye gitmiş, Ankara, Çankırı, Kırşehir ve Yozgat illerini içine alan TÜKOBİRLİK kurulmuştur. Ancak TÜKOBİRLİK, maddi kaynak yetersizliğinden dolayı 1979 yılında faaliyete geçebilmiş, Türk-İş’ten sağlanan 1 milyon liralık kredi ile hizmet vermeye başlamıştır.

1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 22. maddesinde kantinlerle ilgili bir düzenleme yapılarak tüketim kooperatiflerinin kantinler olarak çeşitli kurumlarda kurularak ülke çapında yaygınlaşması sağlanmıştır. Bahsi geçen kanun maddesinde, işçiler için faydalı olacağı anlaşıldığı takdirde ve şehir ve kasabalardan uzak işyerlerinde işçiler veya bunlarla birlikte işveren tarafından açılmamışsa, ilgili Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikte belirtilen esaslara göre, işçilere veya bunların ailelerine yiyecek, içecek, giyecek ve yakacak gibi gerekli maddeleri satmak üzere kantinler açılması mecburi hale getirilmiştir. Böylece 1970 yılında 671 adet tüketim kooperatifi varken, 1978 yılına gelindiğinde 183.000 ortaklı 2601 adet tüketim kooperatifi bulunmaktadır.[41]

25 Haziran 1973 tarihinde, 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu çıkarılmıştır. Bu yasaya göre, toprak ve tarım reformu bölgelerinde, Toprak ve Tarım Reformu Kooperatifleri kurulmaya başlanmış, toprak dağıtımından yararlanan çiftçilere, o bölgede kurulmuş veya kurulacak olan bu kooperatiflere ortak olma zorunluluğu getirilmiştir. 1978 yılı sonunda, hepsi de reform bölgesi olan Urfa ili sınırları içinde, ortak sayısı 150’yi bulan 9 Toprak ve Tarım Reformu Kooperatifi kurulmuştur. Ancak 1757 sayılı kanun, 1977 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından şekil yönünden iptal edilmiş, 1978 yılında bu kararın yürürlük kazanmasıyla mevcut kooperatifler pasif duruma geçmiştir.[42]

Bu dönemde gelişme gösteren bir diğer kooperatif türü de motorlu taşıyıcılar kooperatifidir. 1960’lı yıllarda tabandan gelen bir hareketle ortaya çıkan bu kooperatifler 1970’li yıllarda önemli bir gelişim göstermiş[43], 1980 yılına kadar toplam 25.314 ortağı olan 307 adet motorlu taşıyıcılar kooperatifinin kurulması başarısı elde etmiştir.

İlk Ecza Kooperatifi 1978 yılında Manisa’da kurulmuştur. 1979 yılında da İzmir, Bursa ve Eskişehir’de de kurulmaya devam eden bu kooperatifler bugün hala faaliyetlerini sürdürmektedir.[44]

İlki 1951 yılında kurulan Pancar Ekicileri Kooperatifleri ise 1972 yılında, 1163 sayılı kanuna dayanarak, üst birlikleri olan PANKOBİRLİK’i kurmuşlardır.[45]

Ülkemizde kooperatifçilik hareketinin geliştirilmesi için çeşitli kurumlar tarafından verilen kooperatifçilik eğitimindeki dağınıklığın son bulması ve bütün imkânların bir kuruluşun içinde toplanarak en etkili şekilde genel kooperatifçilik eğitimi ile teknik kooperatifçilik eğitimi verilmesi amacıyla 1970’li yıllarda Milli Kooperatifçilik Eğitim ve Araştırma Enstitüsü açılmıştır. 200 kişiye yatılı eğitim verebilecek büyüklükte olan, idare binaları, dershaneler, kütüphane, toplantı ve sinema salonu,  matbaa, resim, film çekme, film yıkama ve seslendirme odaları gibi bölümlere sahip bu enstitüde 1976 – 1984 tarihleri arasında 7000 kişi eğitilmiştir. Ancak daha sonra bu enstitü kapatılarak Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne devredilmiştir.[46]

1980 – 2000 Dönemi Kooperatifçilik

Bu dönemde, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri kanununda düzenleme yapılarak 1935 tarih ve 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu, 1984 yılında çıkarılan 238 sayılı KHK ile kaldırılmış, bu kararname 1985 yılında 3186 sayılı yasaya dönüştürülmüştür.[47] Bu kanunun 9. maddesi ile Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerine atamayla gelmiş genel müdüre yönetim kurullarına başkanlık etme yetkisi verilmiştir. Bu madde, 1993 yılında kaldırılmıştır.

İlki 1934 yılında Ankara’da kurulan konut kooperatifleri, 1958 yılında İmar ve İskân Bakanlığının kurulması ve 1969 yılından sonra kooperatiflere kredi ve arsa tahsisine başlamasından sonra gelişim göstermiştir. Ancak konut kooperatifçiliği için asıl dönüm noktası 1980’li yıllardır.  Bu yıllarda Toplu Konut Fonu’ndan kredi uygulamalarının başlaması ile toplu konut alanları tüm ülke düzeyinde yaygınlaşmıştır. Konut sorununa çözüm getirmek ve dar ve orta gelirlileri konut sahibi yapmak amacıyla 1981 yılında 2487 sayılı Toplu Konut Kanunu çıkarılmış, bu kanun ile kurulan Toplu Konut Fonundan konut kuruluşlarına kredi verilmesi konut kooperatifçiliğini canlandırmıştır. Bu kanun, bireysel konut üretiminden çok toplu konut üretimini desteklemekte, bir kişinin fonun mali kaynaklarından ancak bir kez yararlanmasına fırsat vermektedir. Bu fondan yararlanacak kimsenin kendisi, eşi ya da velayeti altındaki çocuklara ait bir evinin olmaması, kişinin alt ya da orta gelir grubuna mensup olması gerekmektedir. Konut kooperatiflerine arsa temini konusunda da öncelik verilmiştir. 2487 sayılı kanun fazla uzun ömürlü olmamış, 1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun bireysel kredi imkânı getirmiş, öncesinde bulunan ev sahibi olmama şartının da kaldırılması ile Toplu Konut Fonundan daha da etkili bir şekilde yararlanılmıştır. Böylece konut kooperatiflerinin konut pazarı içindeki payı 1990’ların başında %50’lere yaklaşmıştır. Konut kooperatiflerinin merkez birlikleri olan TÜRK-KONUT (1985) ve TÜRK-KENT (1988) de bu dönemde kurulmuştur.[48]

1991 yılında Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin kurulması, Türk kooperatifçiliğinin üst örgütlenmesinin tamamlanması açısından bu dönemde kaydedilen önemli gelişmelerden biridir.

2000 Sonrası Kooperatifçilik

1985 yılında çıkarılan 3186 sayılı yasa, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin gereksinimlerine yanıt verememiş, 2000 yılında çıkarılan 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanunla, söz konusu kooperatif ve birliklerin özerkleşmeleri ve demokratikleşmeleri yönünde yeni hükümler getirilmiştir.[49] Planlı kalkınma dönemine kadar kendi nam ve hesaplarına ürün alımı yapan tarım satış kooperatifleri ve birlikleri, bu dönemden sonra devletin tarımsal üretimi ve üreticiyi destekleme amacına yönelik olarak destekleme alımları yapmaya başlamıştır. İlk olarak incir ile başlatılıp kapsamı giderek genişleyen destekleme alımları, tarım satış kooperatif birlikleri üzerindeki devlet vesayetinin artmasına neden olmuş,  tarım satış kooperatif birlikleri giderek devletin bir alım ofisi gibi algılanmaya başlamıştır. 3186 sayılı kanun ile devletin tarım satış kooperatif birlikleri üzerindeki vesayeti ağırlaştırılmış ve tarım satış kooperatif birliklerinin destekleme alımı yapma görevleri kanunda yer almıştır. Üreticilerin lehine olup, zamanla kooperatifleri olumsuz etkileyen destekleme alımları 1994 yılında sona erdirilmiş, ancak bu tarihten sonra da birlikler, Hazine kaynaklarından sağlanan düşük faizli kredilerle kamunun yönlendirmeleri doğrultusunda ürün alımlarına devam etmişlerdir. 1994 yılından sonra birliklerin kendi nam ve hesaplarına yaptıkları alımlar, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan verilen kredilerle karşılandıysa da birliklerin bu kredileri ödeyemeyişleri mali sorunlara yol açmıştır.
2000 yılında Dünya Bankası ile yapılan anlaşma ve Tarım Reformu Uygulama Projesi kapsamında birliklerin özerkleştirilmesi öngörülmüş, aynı yıl çıkarılan 4572 sayılı kanun ile birliklerin üzerindeki devlet vesayeti kaldırılarak özerkleşmeleri sağlanmış, yeniden yapılandırma dönemi başlatılmıştır. Bu Kanun ile başlayan yeniden yapılandırma sürecinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi konularında çalışma, inceleme ve önerilerde bulunmak üzere Yeniden Yapılandırma Kurulu oluşturulmuş, uygulamasına fiili olarak 2008’de son verilen bu kurul, hukuki olarak 2013 yılında 4572 sayılı kanunda yapılan değişiklikler ile sonlandırılmıştır.[50]
Bu dönemde, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın koordinasyonunda, kooperatifçilik hizmetlerinden sorumlu diğer Bakanlıklar ve kuruluşların katkılarıyla Türkiye Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı (2012-2016) hazırlanmıştır.
Günümüzde, Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 21.10.2017 tarihli verilerine göre, ülkemizde 35 farklı konuda faaliyet gösteren 51.811 kooperatif ve 6.608.134 kooperatif ortağı bulunmaktadır.
Kooperatiflerin sayılarına baktığımızda, ülkemizde en çok konut yapı kooperatiflerinin kurulduğu görülmektedir. Toplam 26.449 konut yapı kooperatifi bulunmakta olup, bunları sırasıyla tarımsal kalkınma kooperatifleri (7.196), motorlu taşıma kooperatifleri (5.728), sulama kooperatifleri (2.543) ve tüketim kooperatifleri (2.157) izlemektedir.
Kooperatif ortak sayısında ise ilk sırada bulunan pancar ekicileri kooperatiflerini (1.430.904) sırasıyla konut yapı kooperatifleri (1.222.650), tarım kredi kooperatifleri (939.998), tarımsal kalkınma kooperatifleri (776.255) ile esnaf ve sanatkârlar kredi kefalet kooperatifleri (660.656) takip etmektedir.
 
 
 
 

 
[1] Nurettin Hazar, Kooperatifçilik Tarihi, Türk Kooperatifçilik Eğitim Vakfı Yayınları, 1990, s:367-368; Erkan Rehber, Kooperatifçilik, Ekin Yayınları, Bursa 2011, s:49
[2] Mehmet Gönen, “Kooperatifçiliğimizin Dünü, Bugünü, Yarını” , Kooperatifçilik Dergisi, 1982, S:57, s:41-44
[3] Rehber, 2011, s:51
[4] Ferhat Erçin, Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Kooperatifçiliği, İstanbul 2006, s:28-36
[5] Nurettin Hazar, “Celal Bayar ve Kooperatifçilik Hareketi”, Kooperatifçilik Dergisi, 1986, S:84, s:7-8; Erçin, 2006,s:36-40
[6] Hazar, 1990, s:396
[7] Nurettin Hazar, Atatürk ve Kooperatifçilik, Türk Kooperatifçilik Kurumu Yayınları, Ankara 1981, s:18-19
[8] Anonim, Kooperatif Şirketler, Türk Kooperatifçilik Kurumu, Ankara 1977
[9] Hazar, 1990, s:458
[10] Erçin, 2006, s:77
[11] Rehber, 2011, s:55
[12] Hazar, 1990, s:398-399
[13] Özlem Yıldırır Kocabaş, Türkiye’de Tarımsal Kooperatifçilik Düşüncesinin Gelişimi, Libra Kitapçılık, İstanbul 2010, s:121
[14] Hazar, 1990, s:400
[15] Ziya Gökalp Mülayim, Kooperatifçilik, Yetkin Yayınları, Ankara 2013, s:59-60
[16] Yusuf Sami Atasagun, “Cumhuriyet Halk Partisi ve Kooperatifçilik”, Kooperatif Dergisi, 1946, S:1, s:7-9
[17] Nusret Namık Uzgören, Atatürk Kooperatifçilik ve Türk Kooperatifçilik Kurumu, Türk Kooperatifçilik Kurumu Yayınları, Ankara, 1983, s:27-29
[18] Müftüoğlu, Hilal; Aydos Volkan, “ Türkiye’de Kooperatifçilik, Türk Konut Kooperatifçiliğine Alternatif Bir Model: Almanya”, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul 2001, s:56
[19] Hazar, 1990, s: 465-480; Hazar, 1981, s:29
[20] Nurettin Hazar, Celal Bayar ve Türk Kooperatifçilik Hareketi, Kooperatifçilik Dergisi, 1986, S:74, s: 20; Rehber, 2011, s:276
[21] Ferhat Erçin, 2006, s:96-108; İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Türk Kooperatifçilik Kurumu Fahri Başkanı Celal Bayar’la Sohbet, 1964, C:31, S:533, s:50
[22] Nurettin Hazar, 1981, s:34-36; Hazar, 1986, s:11-12
[23] Takım, Abdullah (2012), “Demokrat Parti Döneminde Uygulanan Ekonomi Politikaları ve Sonuçları”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C:67, S:2, s:158
[24] Rehber, 2011, s:274
[25] Nusret Namık Uzgören, Tanınmış Kooperatifçimiz Nusret Namık Uzgören Diyor Ki, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğü, Ankara 1987, s:121
[26] Özlem Yıldırır Kocabaş, Türkiye’de Kooperatifçilik Hareketinin Düşünsel Boyutu, https://ticaret.gov.tr/data/5d41d91713b87639ac9e0235/408dc506efa12cd18863b3d13b93038f.pdf, 16.08.2017
[27] Hazar, 1990, s:516
[28] GTB, Küçük İşletmeler İçin Kredi, Banka İçin Teminat: Kredi ve Kefalet Kooperatifleri, Ankara 2017, s:13
[29] Müftüoğlu ve Aydos, 2001, s:38-39; Rehber, 2011, s:329
[30] Hazar, 1990, s:524
[31] Kocabaş, 2010, s:227
[36] Kocabaş, 2010, s:222-225
[37] Kocabaş, 2010, s:225-226
[38] Güven, H. Sami; “Kırsal Yapıda Bir Değişim Aracı Olarak Köy Kalkınma Kooperatifleri, Amme İdaresi Dergisi, 1982, C:15, S:2, s:21-62; Kocabaş, 2010, s:232-239
[39] Bilgin, Necdet; Tanıyıcı, Şaban, “Türkiye’de Kooperatif ve Devlet İlişkilerinin Tarihi Gelişimi”, KMU İİBF Dergisi, 2008, S:15, s:149
[40] Mülayim, 2013, s:118-119
[41] Nakip, Mahir; “Türk-İş’e Bağlı Sendikaların Kurdukları Tüketim Kooperatifleri”, Kooperatifçilik Dergisi, 1981, S:51, s:31-51
[42] Hazar, 1990, s:512; Mülayim, 2013, s:119
[43] Mülayim, 2013, s: 483
[44] Mülayim, 2013, s: 485
[45] Rehber, 2011, s:325-329; Mülayim, 2013, s:395
[46] Şimşek ARMAN, “Kooperatifçilik Eğitim Çalışmalarının Değerlendirilmesi” TKK. Karınca Dergisi, Şubat 2004, Sayı:806 s.30
[47] Mülayim, 2013, s:120
[48] Müftüoğlu ve Aydos, 2001, s:38; Karasu, Mithat Arman, “Konut Sorununun Çözümündeki Kayıp Aktör: Konut Kooperatifleri”, 2015, Türk Kooperatifçilik Kurumu 21. Milletlerarası Türk Kooperatifçilik Kongresi, s:83
[49] Mülayim, 2013, s:120
[50] GTB, Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri, 2017