DTÖ 2003 Yılı Raporu

30 Ağustos 2018

DTÖ tarafından hazırlanan Dünya Ticaret Raporu 2003 belgesinde dünya mal ticaretinin 2001'de yaşadığı daralmadan 2002 yılında kurtulduğu, dünya ihracatının (AB-içi ticaret hariç olmak üzere) bir önceki yıla göre %4 , dünya ithalatının ise %3 büyüme sağlayarak sırasıyla 4.9 ve 5.1 trilyon dolara yükseldiği kaydedilmiştir. Dünya ticaretinin 2002 yılında dünya GSYİH artışından daha iyi performans göstermesine rağmen yine de dünya ticaretindeki genişlemenin 1990"larda kaydedilen ortalama artışın yaklaşık yarısına karşılık geldiği bahse konu Rapor’da vurgulanan diğer önemli bir husustur. 
Dünya mal ihracatında (AB içi ticaret hariç) AB %19.1 pay ve 939 milyar dolarla birinci sırada yer alırken, AB’yi 693 milyar dolarla ABD ve 416 milyar dolarla Japonya takip etmektedir. Dünya mal ithalatında ise ABD %23.2 pay ve 1.2 trilyon dolarla birinci, AB %18 pay ve 931 milyar dolarla ikinci Japonya ise 336 milyar dolarla üçüncü sıradadır.
AB’nin 2002 yılındaki ticaretine ilişkin olarak yapılan değerlendirmelerde, 2001 yılına kıyasla AB’nin üçüncü ülkelerden yaptığı ithalatın çok zayıf bir artış gösterdiği (%1) bununla beraber birlik içi ticaretin %4.5 arttığı, AB ticaretinin en dinamik bölümünün üçüncü ülkelere yapılan ve %6 artış kaydeden ihracat olduğu vurgulanmıştır.
Dünya mal ticareti verilerine göre ülkemiz 2002 yılında dünya ihracatında %0.7 pay ve 34.8 milyar dolarlık ihracatla 25. sırada, dünya ithalatında ise %0.9 pay ve 48.8 milyar dolarlık ithalatla 19. sırada bulunmaktadır. Ülkemize ilişkin yapılan değerlendirmede 2002 yılında ithalatta bir önceki yıldaki daralmadan sonra güçlü bir artış gözlendiği (%18), ihracatta da iki haneli artış hızının (%11) devam ettiği kaydedilmiştir.
Dünya hizmet ticareti ise 2002 yılında %5 artış ile 3 trilyon dolarlık hacme ulaşmıştır. AB dünya hizmet ihracatında da 673 milyar dolarlık ihracat ve %43.7 payla birinci, dünya hizmet ithalatında ise yine 651 milyar dolar ve 42.8% payla birinci sırada bulunmaktadır.
Raporda ayrıca, 2003 yılına ilişkin beklentilere de yer verilmiş olup, buna göre, küresel ticaretin 2003 yılında %3 veya daha az artması beklenmektedir. Bu durumda 2003 yılında da ticarette kaydedilen büyümenin 1990’larda dünya ticaretinin ortalama büyüme hızından belirgin bir şekilde düşük olacağı vurgulanmıştır. 
2003’te küresel ticareti etkileyecek gelişmeler olarak özellikle Irak’taki savaş, SARS salgını ve sanayileşmiş ülkelerdeki ekonomik duraklamadan söz edilen Rapor’da şunlar kaydedilmiştir: Irak’ta yaşanan savaşın petrol fiyatlarını 2003’ün ilk çeyreğinde hızla yükselttiği, bunun da yatırımcı güveninde ve küresel piyasalarda olumsuz etkiler yarattığı belirtilerek, petrol fiyatlarının Nisan ayından itibaren düşüş göstermekle birlikte geçen yılki seviyenin üzerinde seyrettiği vurgulanmıştır. Sanayileşmiş ülkelerin ekonomik faaliyetine ilişkin 2003’ün ilk aylarında elde edilen veriler, 2003 yılındaki GSYİH büyümesi tahminlerinin belirgin bir şekilde aşağı çekilmesine sebep olmuştur. Bu durum özellikle Batı Avrupa için geçerlidir. Bu bölgenin, dünya mal ve hizmet ticaretinin %40’ından fazlasını gerçekleştirdiği göz önüne alındığında dünya ticaretinin olumsuz etkileneceği beklenmektedir. Diğer taraftan, Asya’da ortaya çıkan SARS hastalığının da 2002 yılında kaydedilen küresel ticari genişlemenin motoru konumundaki Asya’nın gelişmekte olan ülkelerindeki ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemesi beklenmektedir. 
Öte yandan, Raporda AB’nin 1 Mayıs 2004 tarihi itibariyle gerçekleştireceği genişleme dalgasının dünya ticareti üzerine etkileri de analiz edilerek aşağıdaki tespitler yapılmıştır: 

  • Genişlemenin 15 AB üyesi ülke ile 10 katılımcı ülkenin arasındaki ticareti artırmayacağı beklenmektedir. Bunun temel sebebi, taraflar arasındaki ticaretin halihazırda genişleme öncesi imzalanan Avrupa Anlaşmaları şemsiyesi altında şekillenmiş olmasıdır. Söz konusu anlaşmalar kapsamında katılımcı ülkeler sanayi mallarında Avrupa pazarına 1994’den itibaren gümrüksüz giriş sağlamaktadırlar. 10 katılımcı ülkenin ithalatı içerisinde AB’nin payı 1995-2001 arasında %58 düzeyinde sabit kalmıştır. Bununla beraber, söz konusu ülkelerin ihracatında AB’nin payı aynı dönemde %60’dan %68’e yükselmiştir. Anılan ülkelerin toplam AB ticaretindeki payı bu dönemde %4-%5 pay ile küçük ve istikrarlı olmuştur.
  • 2001 yılı verilerine göre genişleme AB’nin dünya mal ticareti içersindeki payını (AB içi ticaret dahil) %41’e çıkarırken, AB içi ticaretin AB’nin toplam ticareti içerisindeki payını %62’den %67’ye çıkaracaktır.
  • Katılımcı ülkeler AB’nin ortak gümrük tarifesini kabul edeceklerinden diğer ticaret ortakları söz konusu 10 ülkeye pazara giriş imkanlarının nasıl etkileneceğinden endişe duymaktadırlar. AB müktesebatını kabul etmeleri sonucu katılımcı ülkeler tarımda ortalama koruma oranını artırırken, sanayi ve hizmetlerde ortalama koruma oranlarını düşüreceklerdir. Söz konusu 10 ülkenin de DTÖ üyesi olduğu göz önüne alındığında AB’ye katılım mevcut DTÖ yükümlülüklerinin bazılarında iyileşme sağlarken bazılarında ise gerilemeye neden olacaktır.

DTÖ Dünya Ticaret Raporu’nda 2003’de bölgesel ticaret anlaşmalarındaki artışa da dikkat çekilmiş ve şu hususlara vurgu yapılmıştır:
Son on yılda dünya ticaret sistemi bölgesel ticaret anlaşmalarında ciddi bir artışa sahne olmuştur. Mart 2003 itibariyle sadece 4 DTÖ üyesi, Hong Kong(Çin), Makao(Çin), Tayvan(Çin) ve Moğolistan bölgesel ticaret anlaşmalarına taraf bulunmamaktadır. Bununla birlikte, söz konusu ülkelerden Moğolistan hariç olmak üzere diğerleri tercihli anlaşmaları imzalamak yönünde müzakere yürütmektedirler.
Bölgeselleşme çok taraflı seviyede daha fazla serbestleşme için katalizör görevi görebileceği gibi bölgesel ticaret anlaşmalarının artan sayısı çok taraflı serbestleştirmeye tehdit de oluşturabilir.
Bölgesel anlaşmalardaki fazlalık bir dereceye kadar ticaret sapmasına yol açacak, çok çeşitli menşe kuralları ve standartların uygulanması ise uluslararası ticareti daha karmaşık ve maliyetli hale getirecektir.
Artan sayıdaki ikili ve çok taraflı anlaşmaların kapsamlarının çakışması ticaret kurallarının şeffaflığını azaltmakta ve DTÖ’nün temel prensiplerine bir tehdit oluşturmaktadır.
Artan bölgeselleşme çok taraflı müzakerelere odaklanılamamasına ve yeterli enerji sağlanamamasına sebep olmaktadır.